Haber

Suna Kan geçmişte hem müziğin hem de ideolojik tartışmanın simgesi!

Keman virtüözü, emekli Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) solist sanatçısı Prof. Dr. Suna Kan, son yolculuğuna uğurlandı.

Ankara’da 86 yaşında hayatını kaybeden devlet sanatçısı Kan için uzun yıllardır ilk kez sahne aldığı CSO Ada Ankara Tarihi Salonu’nda tören düzenlendi. Kan’ın cenazesi daha sonra Kocatepe Camii’ne götürüldü. Ünlü keman virtüözü Suna Kan’ın cenazesi Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Habertürk yazarı Murat Bardakçı, köşesinde Suna Kan hakkında, “Suna Kan, kültür tarihimizde müzikte ‘batılılaşma’ alanındaki devrimler çağının sembollerinden biri ve 1971’deki ‘Itri Konseri’, olduğunu iddia edenlerin bakış açısını mükemmel bir şekilde yansıtan tatsız bir olaydır. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de “entelektüel” ve “batılı” tartışmalarının merkezindeki isimdi…”sözlerini kullandı.

Bradakçı’nın “Suna Kan geçmişte hem müziğin hem de ideolojik tartışmanın simgesidir” başlıklı yazısı şu şekilde;

Keman virtüözü ve devlet sanatçısı Suna Kan hayatını kaybetti. Ailesinin, yakınlarının ve sevenlerinin başı sağ olsun.

Suna Kan, kültür tarihimizde hem devrimler döneminin hem de müziğin bir parçasıdır. “Batılılaşma”geçmiş yıllarda Türkiye’de olduğu gibi alanın da sembollerinden biri. “entelektüel”1971 yılında “Batılı” olduğunu iddia edenlerin kadim kültürümüze bakışını harika bir şekilde yansıtan tatsız bir olay. “İtri Konseri”Tartışmanın merkezindeydi…

Bu “İtri Konseri”Sorununuzun detaylarını açıklayayım…

12 Mart darbesinden sonra başbakan olan Nihat Erim, Amerika’daki üniversitelerde Türk edebiyatı dersleri veren ve birçok Türkçe eseri İngilizceye çeviren Talat Halman’ı Kültür Bakanlığı’na getirdi.

Şimdi size garip gelebilir ve inanmakta zorlanabilirsiniz: O yıllarda Türkiye’de okullarda Türk Müziği okutulması yasaktı, devlet konser salonlarında Türk Müziği konseri vermek bile mümkün ve düşünülemezdi. ..

yasak “Sanayi-i Nefise Şurası”, Peki “Güzel Sanatlar Komisyonu”24 Ekim 1926’da koymuş ve karar yıllarca uygulanmıştı…

Talat Halman, bu saçmalığa son vermek için Türk Müziği’nin öğretildiği bir konservatuvar açmak istedi ve 22 ve 23 Aralık 1971’de Türk Müziği’nin en değerli bestecilerinden Itrî, Ankara Devlet Konser Salonu’na katıldı. Batı Müziği girebilir. eserlerinin bulunduğu bir yer “İtri Konseri”teslimat için hazırlıklara başladı.

Konseri, yetenekli müzik tutkunları ve radyonun yetenekli gençleriyle her cumartesi Ankara’daki evini açıp, radyonun yetenekli gençleriyle birebir formda açan ve onlarla ders veren besteci İsmail Baha Sürelsan yönetecekti.

Ama hem konservatuar hem de konser bir rüyaydı!

Öğrencilik yıllarımdı ve müzikle iç içe olduğum için olan biteni yakından takip ediyordum. Talat Halman başkentin göbeğine dev bir bomba yerleştirmişti! Bazıları, “Atatürk’ün mirası senfoni orkestrasına ayrılan salonda tek sesli Türk müziği icra edilemez” diyerek ayağa kalktı. Ardından 1971 Kasım ayının sonlarına doğru Milliyet Gazetesi’nde devlet sanatçısı çellist Suna Kan’ın açık mektubu yayınlandı.

Suna Kan, “…Tek sesin yetiştirileceği bir Devlet Konservatuarı açmak, Devlet Konser Salonu’nda sazlarla Itri gecesi, Galata Mevlevihanesi’nde haftada bir Mevlevi töreni ve halkın huzurunda Türk halk müziği dinletileri düzenlemek. İngiliz Kraliçesi hem Atatürk devrimlerine zarar verir. Kemalist Türkiye için de kötü bir propagandadır” diyor. Sonra “… Beethoven, Brahms, Bartok, Erkin, Rey, Saygun’un eserlerini çaldığım Devlet Konser Salonu, sizin gibi 22 ve 23 Aralık’ta tek sesin temsilcileri tarafından müze çalışmalarıyla işgal edilse, Bana verilen ‘Devlet Sanatçısı’ unvanını size seve seve iade edeceğimi bilmenizi isterim. Atatürk’ün devletinin temelinde yatan ilkelerin zedelendiği gün, böyle bir unvan nazarımda paha biçilmez, gurur kaynağı olmaz” diye yazıyor, yani Itrî Konseri verilirse “devlet sanatçısı ünvanını geri alacak” manasına geliyor.diyordu.

Açık mektupta ve aşağılanmış “tek ses”Türk Müziği idi; “Tek sesin yetiştirileceği Devlet Konservatuarı”Halman’ın kurmayı planladığı Türk Müziği Konservatuarı idi. “İngiliz Kraliçesi huzurunda Türk usulü bir Türk konserinde insanlar”Bu kelime ile Münir Nureddin Selçuk ve korosunun Osmanlı kıyafetleri içinde Türkiye’yi ziyaret eden II. Elizabeth için Topkapı Sarayı’nda konser vermesi kastedilmektedir.

Neticede konser iptal oldu, olaydan birkaç hafta sonra Nihat Erim hükümeti değiştirdi, Talat Halman’ı yeni kabinesine dahil etmedi ve Halman Amerika’ya döndü!

Çok sonraları, 2005 yılında Nihat Erim’in günlüklerinin yayımlanmasıyla, iptalin arkasında Suna Kan’ın açık mektubunun yanı sıra Başbakan Erim’e gönderdiği başka bir mektubun da etkisi olduğu ortaya çıktı: Suna Kan’ın mektubunda konser tartışmaları yer almıyor. aslında Türk Müziği veya Itri meselesi. “Atatürk devrimleri” tekrar ediyordu. Başbakan Nihat Erim de mektuba hitap etti. “Arayıp ilgileneceğimi söyleyip teşekkür edelim”Ve “Halman bana gelsin”İki not düştü.

Şimdi pek hatırlanmıyor ama Suna Kan o günlerde Kültür Bakanı Talat Halman’a karşı başka sert yazılar yazmıştı. 14 Aralık’ta Dünya Gazetesi’nde “Atatürk Aleyhine Geçersiz Efsaneler”, tıpkı Cumhuriyet’teki gün gibi “Halman’ın Tavrı ve Destekçileri”, 24 Aralık’ta Dünya’ya geri döndü “Her Şey Ortada”başlıklı yazılarıyla aynı gün gazetede “Baharatlı Olan Bana Kızmaz”Başlıklı bir feragatname vardı ve suçlamaları tekrarladı mesela hepsinde…

O MEKTUBU KİM YAZDI?

Ankara’da da yaygın bir söylenti vardı: Arkasında Suna Kan’ın değil, gazete ve dergilerde klasik müzik ve Türk Müziği aleyhine militan yazıları çıkan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası viyolonselisti merhum Faruk Güvenç’in olduğu söylendi. . Açık mektubun aslında Faruk Güvenç tarafından yazıldığı ve hatta “Hanım. Suna tüm bu tartışmalardan her şey olup bittikten sonra haberdar oldu”diyenler bile oldu…

Genel kanı buydu ve Faruk Güvenç daha önce o yılın 17 Kasım’ında Barış Gazetesi’nde yayınlamıştı. “Atatürk’ü dinleyin Sayın Bakan”, 6 Aralık’ta yeniden Barış’ta “Çağdaş Türk Kültürü Halman’dan Kurtulmalı”başlıklı yazıları, söylentilerin doğruluğunu pekiştirdi…

2012 yılında Habertürk’teki köşemde Itrî Konseri tartışmalarını bir kez daha hatırlatmıştım. Olayın kahramanlarından merhum Talat Halman, bir iki gün sonra Habertürk TV’de Didem Arslan Yılmaz’ın programına çıktı ve işin arkasında Suna Kan’ın değil eşi Faruk Güvenç’in olduğunu söyledi.

Halman dedi ki:

“O sırada Suna Hanım’ı davet ettim ve dedim ki; ‘Kendi müziğimizi inkâr etme, inkâr etme, konsere misafirim olarak gel. Beraber izleyelim belki beğenirsiniz ve müziğe olan saygınızdan dolayı Itrî’yi sever ve sayarsınız’ dedim. Ancak kabul etmedi ve üzgünüm. Ve bütün bunlar aslında rahmetli Faruk Güvenç’in kafasından çıktı biliyorsunuz. Ölene kadar Suna Kan’ın karısıydı ve Suna Kan’ı pek itibarı olmadığı için hep öne çıkardı.”dedi.

Talat Halman, aynı programda, 12 Mart’ta tutuklanan çok sayıda yazar ve aydının bakanlıktan salıverilmesi için yaptığı çalışmaların bakanlıktan istifa sebebi olduğunu söylüyor. “O zamanın paşaları buna karşı çıktılar ve Başbakan Nihat Erim de onların etkisinde kaldı. …Gitmememin sebebi, bazı sanatçılarımız Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erat ve Vedat Günyol’un çıkış için yaptığım temaslardan memnun kalmamalarıydı”o diyordu.

NEREDEN NEREYE…

Eskiden böyle gereksiz tartışmalar yaşardık ve onlarla zamanımızı boşa harcardık…

1926’da Türkiye’de Türk Müziği eğitimine getirilen yasak, 1976’da kaldırılmış, tam 50 yıl sonra, yıllarca ülke gündemini meşgul eden “Türk-Türk müziği” tartışması bugün sona ermiş gibi görünüyor ve Türkçe Devlet konser salonlarında yıllarca rahatlıkla müzik icra edilebilir. resmi cenaze törenlerinde bile Chopin’in cenaze marşı yerine Itrî’nin bestesi olduğu söylenir. “Tekbir”idam ediliyor…

“İtri Konseri”Yaşadığı olayın kahramanlarından hiçbiri artık hayatta değil…

Ancak üzerinde pek durulmayan bir gerçek daha var: Türk Müziği’nin bugünkü icrası kalite olarak eski icrasının ne yazık ki çok gerisinde!

Devlet Ressamı Suna Kan’a rahmet diliyorum…

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu